DESPOT CLAN WEB SİTESİ
Lütfen Sitemize Giriş Yapınız Veya Uye Olunuz!!
DESPOT CLAN WEB SİTESİ
Lütfen Sitemize Giriş Yapınız Veya Uye Olunuz!!
DESPOT CLAN WEB SİTESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

DESPOT CLAN WEB SİTESİ

Dosyalar,Resimler,Videolar,Clan Savaşları...
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 `Kopyala kes` cinayetler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
__SeHZaDe__
Yönetici
Yönetici
__SeHZaDe__


Mesaj Sayısı : 166
Kayıt tarihi : 19/04/09
Yaş : 29
Nerden : Amasya

`Kopyala kes` cinayetler Empty
MesajKonu: `Kopyala kes` cinayetler   `Kopyala kes` cinayetler Icon_minitimePerş. Nis. 23, 2009 8:29 pm

Çöpten çıkan kesik başlar, testereyle kesilen bacaklar, yakılarak öldürülen insanlar... Anlaşılan o ki ülkemizde şiddet, medyanın da etkisiyle yerini vahşete bırakıyor. Uzmanlar, bunu, `kopyala kes` cinayetler olarak adlandırıyor.
İstanbul Nispetiye Caddesi, Dilek Yıldızı Sokak... Her gün aynı adresten geçen kâğıt toplayıcısı M.A. o akşam başına geleceklerden habersizdi. Yine o adresteki çöplerden işine yarayan malzemeleri alacak, geri dönüşüm için satacaktı. Saat 20.30`u gösterdiğinde çöp konteynerlerinden birine yöneldi. Kapağı açtığında önce bir gitar çantasıyla karşılaştı. Oldukça ağır çantayı konteynerden çıkarmaya çalıştı. Başaramayınca, yavaş yavaş çantanın fermuarını gevşetmeye başladı. Ve ne olduysa o anda oldu. Fermuar aralığından önce bacaklarını, sonra tüm bedenini gördü cesedin. Başının kesilmiş olduğunu fark ettiğinde ise daha fazla dayanamayarak çığlık atmaya başladı.


Geçen haftalarda İstanbul`da meydana gelen bu olay, tüm Türkiye`nin kanını dondurdu. 18 yaşındaki Münevver Karabulut`a ait olduğu tespit edilen ceset, `kesik baş vahşeti` şeklinde taşındı manşetlere. Ardında acılı bir aile bıraktı genç kız. Katili ise hâlâ bulunamadı. Acının en ağırını ise annesi yaşadı. `Bir elim, bir gözüm` dediği kızı, Münevver`i hunharca öldürülmüştü.


Daha bu olay hafızalarda tazeliğini korurken ajanslara bir cinayet haberi daha düştü. Başkent Ankara`da üç kişinin cansız bedenleri bulundu yol kenarında. Para yüzünden bir anne ve iki küçük çocuğu yol ortasında acımasızca öldürüldü. Hem de akrabaları tarafından.


Son olarak, İzmir`de güzellik merkezi işleten Burcu G. isimli genç bir kadının ölüm haberi taşındı gazetelere. Burcu G. 20 yerinden bıçaklandıktan sonra yakılarak apartman boşluğuna atılmıştı. Burcu`yu öldürenlerin cinayeti anlatırkenki soğukkanlılıkları olayın çarpıcı bir başka boyutuydu: `Boynuna ipi geçirdikten sonra yere yatırdık. Dizlerimizle üzerine basıp onu defalarca bıçakladık. Ölmeyince mutfaktan daha büyük bir bıçak aldık. İniltileri önlemek için ağzına çorap tıkadık. Tırnak ve dişlerine kolonya döktük. Sonra da cesedi yaktık!`


İşte, üç büyük şehir ve oralarda işlenen üç korkunç cinayet. Türkiye son aylarda ardı ardına gelen bu cinayet haberleriyle sarsılıyor. Önceleri gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan haberler artık manşetlere taşınıyor. Kız arkadaşının başını kesenler, annesini boğazlayanlar, insan eti yiyenler... Şiddet öyle bir hâl alıyor ki artık öldürmek yetmiyor, cesetler de tahrip ediliyor. Hâkim, sanıkların ifadeleri karşısında `böyle vahşet görmedim` diyor. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, `Bunca yıllık polisim, artık gördüklerime inanamıyorum` diye haykırıyor. Peki, Türkiye`de neler oluyor da insanlar bu hâle geliyor? Türkiye`de şiddet mi, yoksa vahşet mi artıyor? Uzmanlar, son olaylar için yeni bir terim kullanıyor: `Copy cut`... Yani `kopyala kes` cinayetleri...


Adli Tıp Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat, bu tür cinayetlerin her zaman işlendiğini ancak ülkemizde son dönemde artış gösterdiğini belirtiyor. Ona göre, cinayet işleme şekillerinde farklılaşma var: `İnsanlar sanki öfkelerini daha detaylı ve sofistike boşaltıyor. Birkaç şeyin birden gerçekleşmesi bu cinayetleri tetikliyor. Bir tanesi kriminolojide `copy-cat` tabiriyle anılan kopya cinayetler. Birisi bir cinayet işledikten sonra, onu taklit ederek başkaları da benzer cinayetler işleyebiliyor. Münevver Karabulut olayında da, bir sinema filminden esinlenen gencin aynı şeyi yapmaya çalıştığını gördük. Tüm bulgular cinayetin filmdeki senaryoyla birebir örtüştüğünü gösteriyor. Zanlı, izlediği bir filmden yola çıkarak aynı yöntemi sevgilisine uyguluyor. Buna da kopya cinayet yöntemi denebilir.`


Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamit Hancı da cinayet sayısında değil şiddet kat sayısında artış olduğu üzerinde duruyor. Eskiden silahla öldürmekle yetinilirken, artık daha değişik yöntemlere başvurulduğunu belirtiyor: `İnsanlar artık filmleri, oyunları takip ederek şiddet dozu yüksek cinayet yöntemleri öğreniyor. Şiddete eğilimi olan kimse eğer enerjisini doğru yönde kullanmazsa bu tür vahşetler ortaya çıkıyor. İzlediği filmden bir sahneyi beynine kopyalayıp kişi üzerinde uygulayabiliyor. Üstelik bunun için insanın psikopat olmasına bile gerek yok!`


ŞİDDET HERKESİN DOĞASINDA VAR


Sanıldığının aksine bu tür cinayetler sadece hasta ruhlu insanlar tarafından işlenmiyor. Şiddet her insanın doğasında var. Ancak ehlileştirilmesi gerekiyor. Şiddet eğilimi olan kişi enerjisini doğru yönde kullanmazsa kötü sonuçlar çıkabiliyor. Yapılan araştırmalara göre bu tür cinayetlerin sadece yüzde 10`u hasta ruhlu insanlar tarafından gerçekleştiriliyor. Şiddetin sosyolojik ve psikolojik birçok boyutu var. Eğitim, sosyoekonomik durum, iç göçler, çarpık kentleşme, gelir dengesindeki uçurum bunlardan bazıları. Özellikle şu anda toplumun içinde bulunduğu durum, cinayetlerin artmasının nedenleri arasında sayılabilir.


Bir kişinin şiddetle ilişkisini belirleyen genel bir unsur da ruhsal gelişimiyle ilişkili bazı özellikler. İnsanın ruhsal gelişiminde çocukluk döneminin, özellikle de bu dönemdeki yakın çevre ilişkilerinin büyük önemi var. Erken çocukluktan ergenliğe kadar uzanan bu dönem yeterince iyi geçirilebilirse, kişi ayrılıklarla, kayıplarla, engellenmeyle, hayal kırıklıklarıyla veya ruhsal travmalarla daha kolay baş edebiliyor. Aksi durumda ise zorlanmalar karşısında kolayca kırılabiliyor. Bu kırılganlığın ortaya çıkış şekilleri de, öfkesini kontrol edememe, kendine veya başkalarına zarar verme, aşırı bağımlılık, bağlanma korkusu, kendisini olduğu gibi başkalarını da kötü sevme, madde ve alkol kullanmaya eğilim vb... Bu kişilerin engellenme karşısında daha kolay şiddete başvurabildikleri söyleniyor. Şiddet uyguladıkları nesne veya insan, geçmişte onlara acı vermiş tüm nesne veya insanların yerine geçebiliyor ve bu çok yoğun bir şiddet kullanımına yol açabiliyor.


FİLMLER Mİ MEDYA MI TETİKLİYOR?


Uzmanlara göre, şiddet en yıkıcı etkisini, çocuklar ve gençler üzerinde gösteriyor. Şiddet, onların davranışlarına, sözlerine, oyunlarına yansıyor. Çocukların 3–4 yaşından başlayarak 12–13 yaşına kadar günde ortalama 1–2 saat çizgi film izledikleri, ayrıca çocukların ve gençlerin erişkinler için hazırlanan televizyon programlarını da seyrettikleri düşünüldüğünde, yoğun şiddet bombardımanı altında kaldıkları görülüyor. Çocuklar ve gençler izledikleri oyun veya filmlerden etkileniyor, onları taklit etmeye başlıyor. Kimi çocuk, sosyal hayattan koparak çevresindeki her şeyden ve herkesten uzaklaşıyor. Saatlerce bilgisayar başında sadece ekrana bakarak ya da birtakım hareketleri takip ederek geçiren çocuklarda ciddi hiperaktivite davranışları ortaya çıkabiliyor. Çocukların hareketli ve enerjik oldukları bir dönemde böylesine hareketsiz kalmaları, enerjilerini boşaltamamaları, çevrelerine karşı daha saldırgan ve zarar verici eylemlere yönelmelerine sebep oluyor. Emniyet yetkilileri bu yüzden son yıllarda çocuk suçlu sayısının artmasını bilgisayar oyunlarına bağlıyor. Buna son örnek, Almanya`da 17 yaşındaki bir lise öğrencisinin silahlı saldırısı gösteriliyor.


Almanya`da 17 kişinin öldüğü okul baskınının sorumlusu genç, `Counter Strike` isimli oyunun tutkunu çıkmıştı. Gencin aylardır bu oyunu oynayıp evinin bodrumunda atış talimi yaptığı belirlendi. Bu oyun Türkiye`de de oldukça yaygın.


Münevver Karabulut`un da sevgilisiyle `Sevgililer Günü Katliamı` filmini izledikten sonra cinayete kurban gittiği iddia edilmişti. Bu anlamda filmler ve oyunlar gençlerde şiddetin artışında önemli bir etken. Hamit Hancı, içinde şiddet eğilimi taşıyan kişiler için bu tür filmlerin tetik vazifesi gördüğünü dile getiriyor: `Şiddet şiddeti doğurur. Eskiden bavul cinayetleri vardı. Bunlar medyada yer aldıkça ve anlatıldıkça artmaya ve birileri tarafından taklit edilmeye başladı.` Ancak filmler ve oyunlar tek başına şiddeti oluşturan bir etmen değil. Dr. Nihat Kaya oyunların gençleri olumsuz etkilediğini belirtirken bir başka noktaya da dikkat çekiyor: `Bazıları oyunlar ve filmlerle içindeki şiddet duygusunu azaltabiliyor. Tabiatı şiddete çok eğilimli ve dürtü kontrol bozukluğu olanlar ise bu tür filmleri ve oyunları örnek alıyor.`


Ayrıca alkol ve madde kullanımı da şiddet davranışını ortaya çıkaran en önemli nedenlerden. Çünkü alkol veya madde kullanımının bir arada bulunması şiddete başvurmayı kolaylaştırıyor. TBMM Meclis Uyuşturucu ve Kaçakçılığı Araştırma Komisyonu`nun hazırladığı rapora göre, uyuşturucu ve madde bağımlılığı suçundan ceza ve infaz kurumlarında bulunanların sayısında son 10 yıldır artış göze çarpıyor. 94 bin 277 hükümlü ve tutuklunun 13 bin 280`inin ceza ve infaz kurumlarında bulunma sebebi uyuşturucu suçu.


CİNAYET HABERLERİNDE DİL NASIL OLMALI?


Film ve oyunların yanı sıra dikkat çekilen bir başka nokta medyanın bu tür haberlere detaylı bir şekilde yer vermesi. Bunun sonucunda da şiddetin artmış gibi algılanması. Uzmanlara göre her gün çıkan cinayet, kaza, tecavüz gibi birçok olumsuz haber artık insanların bunları normal görmesine ve tepki vermemesine yol açıyor. Daha önceleri cinayet haberlerini sorgulayan insanlar artık bunları günlük olaylar şeklinde algılamaya başlıyor. Uzmanlar medyanın bu tür haberleri yansıtış şeklinden dert yanıyor. Cinayetlerin ayrıntıyla anlatılması, muhabirlerin `nasıl kestin` gibi sorular sorması toplumun ruh hâlini bozuyor. Dr. Nihat Kaya medyanın bu tür olaylarda kötü örnek olduğunu düşünüyor. Ayrıntılı anlatımlarla, eğilimi olan insanların zihnine örnek mesajlar gönderildiğine dikkat çekiyor: `Köprü intiharları neden azaldı? Medyanın kendi arasında aldığı güzel bir kararla. Köprüye çıkanlar haber yapılmayacak! Böyle olunca, gerek şov yapanlar, gerek gerçekten intihar etmek isteyenler köprüden vazgeçti.`


Peki, medya bu tür haberleri nasıl yansıtmalı? Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Naci Bostancı, medyayla şiddet arasında bir bağ olabileceğini; ancak `medya şiddeti tetikliyor` yorumunun ucuz ve kolay bir analiz yöntemi olduğunu söylüyor. Medyanın bu tür olaylarda kimi zaman rehabilite eden bir unsur olduğunu da unutmamak gerektiğini hatırlatıyor: `Burada önemli olan, insanların haberi nasıl algıladıkları. Etiler`deki Münevver Karabulut cinayetinde haberi okuyan insanlar `biz de aynı şeyi yapalım` demez. Toplumun büyük bir kısmı çocuklarımızı eğitelim, ilişkilerimizi güçlendirelim diye düşünür. Bu anlamda medya olumlu bir rol de oynar. Ancak bunu yapmaya niyetli olan kişilerde etkili olabilir.` Bostancı, bunu önlemek için bu tür haberlerde ihtiyatlı bir dil kullanılmasından yana. Bu tür haberlerin ayrıntılarıyla anlatılmaması, manşetlerde yer almaması gibi birçok önlem söz konusu. Fakat bu durumda medya iki arada bir derede kalabiliyor: `Hem olayı aktaracaksın hem basın yayın ahlak kurallarını ihlal etmeyeceksin hem de reyting kaygısıyla hareket edeceksin.` Hamit Hancı gerek filmlerle gerek haber programlarıyla şiddetin salgın bir hastalık gibi yayıldığını belirtiyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://despotclan.yetkin-forum.com
 
`Kopyala kes` cinayetler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DESPOT CLAN WEB SİTESİ :: Counter-Strike :: Counter-Strike Haberleri-
Buraya geçin: